Dert Köşesi

12.12.2023

Ne tuhaf bir tarihte yazıyorum :) Size de olmuştur, hani saate bakarsınız ve 21:21, 10:10, 08:08 gibi gibi tekrar eden rakamların saat ve dakikaları gösterdiği zamanları görürsünüz ve kendinizi büyülü hissedersiniz ya, bu da onun gibi bir tarih oldu. Tam da sabahsın 3:25'inden beri zihnimin düşüncelerle beni rahat bırakmayarak uyutmadığı bir sabah taşmak üzere yakaladığınız süt tenceresi gibi. Kaymak ocağa değilde buraya dökülsün diye yazayım artık dedim.

Son 2 yıldır yine müdürlük adı altında proje ve insan sorumluluğunu taşıdığım bir dönemin içinde hem kuzu kuzu tamamlanmayı bekleyen işleri hem de onları avlaması beklenen mühendisleri gözlemliyorum. Son birkaç haftadır “suçlamak” kelimesini imtina ile kullanan iş arkadaşım aklıma düşürdü. Beklenen görevi yerine getirmeyen kişiye karşı “onu suçlamıyorum” diye defaatle belirtip eksikliğini anlattı durdu. Eğer ahlaka, hukuka aykırı davranıyorsa kimse, “suç işliyor” demektir. Oysa bir iş yerinde görevini ifa etmiyorsa hukuki anlamda “suç” değil “ihlal” gerçekleşiyor demektir.

Peki mesuliyetinin gereğini yerine getirmeyenler için hangi sıfatı kullanacak, hangi ismi takacağız? Bu kişi almadığı sorumluluğun para karşılığını ay başında hesabına eksik yatırdıklarında ne düşünecek? Cami avlusuna bırakılmış sorumlulukların o iş yerinde diğer ebeveynler (çalışan) ve onların çocukları (projeler) üstündeki etkisini maaş, prim kesintisiyle sönümlemiş olur muyuz?

Aynı Günün 08:07'si

Sami Yusuf’tan Mast Qalandar şarkısını karanlığı aşıp ofise gelirken buldum.

“Mutluluğun resmini çizebilir misin Abidin?” diye sordu Nazım Hikmet. Peki hiç düşündünüz mü “bir üçgenin sesi nasıl çıkabilir” veya “bir Gazze’li çocuğun ölmeden önceki çığılığı ne renktir” diye?

Sevgilinize onu ne kadar sevdiğinizi neden %100 anlatamadığınızı veya annenizin sizin için bu kadar endişelenmesinin kaynağında nasıl bir güç reaktörü olduğunu düşündünüz mü?